30 Aralık 2011 Cuma

Kadife Tüylü Prensesimiz...



Kuzu niyetine kemirdiği çubukla poz veriyor sultan..


Nazlı Prenses :)



ıslak mendil duşu sonrası (çubuksuz poz vermeyiz:)...




Biberondan yeni ayrılıp yakaladığı tırnağı parmaktan sökercesine emdiği zamanlar...


21 Aralık 2011 Çarşamba

Ailesi ile Püre ...



oyuncağını uyurken bile bırakmıyor




sırt üstü yatmayı çok sever oğlum



2 kilo 700 gramlık oğlum benim =)



oyuncu =))



oyundan sonra yorgun düşüp böyle de bayılır =))

24 Kasım 2011 Perşembe

Bozit oldu Pikibeng


Bu şeker yavru henüz evime geleli 5 gün oldu ama resmen hayatımın tümünü işgal etti. Sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kere canavarlaşıp deliler gibi koşturup oyun oynuyor, sonra da yorgun düşüp şu şekilde uykuya dalıyor. Sevmeyip de ne yaparsınız ki bunu.

20 Kasım 2011 Pazar

Veda ışıkresimleri

Veda pozlarını siteye koymuyorum çünkü hüzünlü şeylerin yer almasını istemiyorum. Yakında yeni ailelerimiz buraya fotoğrafları (ışıkresimleri) yüklemeye başlayacaklar. O zaman keyifli bir şekilde seyre devam edebileceğiz. Şimdi Karam, Katran ve Tombulut anne şefkatinin 3 katına çıktığı bir ortamda hüküm sürüyorlar. Yakında onlar da ailelerine kavuşacaklar.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Sayfalarımızı gördünüz mü?

Aşağıda kırmızı ile işaretlediğim alandı görüyor musunuz? Burada annemizin ve yavrularımızın sayfaları var. İsimlerini ve cinsiyetlerini öğrenebilir, vesikalıklarını görebilirsiniz :D




Set, Ready, GO!

Sevgili baloncuk sahipleri, yavrularımızı gelip almanız için arada bir engel kalmadı. Uygun bir zaman belirlemek için bana telefonla ulaşın. 


Ayrılmak benim için yeterince zor olacak zaten, o yüzden çabucak yapalım şu işi...

15 Kasım 2011 Salı

20. gün

Yürümeye başladılar ama tabii ki bu yetmedi. Şimdi birbirlerine sataşıyorlar ve oyun zamanları başladı. Boylarına bakmadan hırlamaları da ayrıca bir tatlı. Hırlaşarak oyun oynamalarını izlemek inanılmaz keyifli oluyor. Tabii çok uzun sürmüyor çünkü yorularak uyku moduna geçiyorlar :)

18. gün

Gözlerini açtılar, açmadılar derken 3 gün sonra, yani 18. günde yürümeye başladılar. Artık vücutlarının ağırlığını taşıyabiliyor ve denge kurabiliyorlar. Bu da demek oluyor ki, evde yürürken dikkat etmek gerekiyor, çünkü her yerde olabilirler :)

15. gün

Doğumdan 15 gün sonra, yavruların gözleri açıldı. Şirinliklerine şirinlik katıldı. Şimdilik çok fazla görüyormuş gibi davranmasalar da anneyi daha rahat buluyorlar.

8 Kasım 2011 Salı

Yemek saati

Gözlerini açtıktan sonra memeyi daha kolay buluyorlar.


Tren

Ne de güzel sıralanıyorlar böyle...


Yürümeye başladılar.

Yakalarsam akanresim de çekeceğim, şimdilik uyuyorlar. Ama sürünmekten emeklemeye terfi oldular diyebilirim :) Vücutlarını yerden kaldırabiliyorlar.


5 Kasım 2011 Cumartesi

4 Kasım 2011 Cuma

3 Kasım 2011 Perşembe

Güncel toplu ışıkresimler

Evet, cep telefonumdan ışıkresim aktarmayı deneyeceğim, kolay oluyorsa, devamlı güncellerim burayı :)



2 Kasım 2011 Çarşamba

Şampanya Köpüğü

Bazılarına göre de Bal Köpüğü. Kızımızın rengi ismine çok etkili oldu. Hem köpek kelimesine yakınlığı, hem de köpük gibi tatlı olduğu için ismini Köpük koymaya karar verdik. Fikir olarak "Köpük olsun mu" deyip de herkesin çok beğendiği anda, kızımızın ismi Köpük olmuştu bile... Hatta, kısa süre içinde Köpüş halini aldı zaten, çünkü o kadar sevimliydi ki...


İsmini aldığı yerlerden biri de Şampanya Köpüğüydü. Lafı gelmişken anlatayım;


Yılbaşına girerken, kutlama için dolabımızda duran şampanyayı patlatmaya karar verdik. Mantar, şişeyi terkettiği gibi köpüren şampanyanın bir kısmı yere döküldü. Köpük, adaşının tadına bakmaktan geri durmadı ve iki dil darbesi ile yerdeki şampanya köpüklerini temizledi. Hem de lezzetli bir şekilde.


İçkici yavrumuzun alkol toleransının düşük olduğu hemen ortaya çıktı! İki damla şampanyadan sonra, yeni yıl heyecanımızı paylaşan Köpük, bir anda sakinleşip, yatay pozisyona geçti ve kafasını 'pıt' koyuverdi patilerinin üstüne. Çakır keyif olmak bile yakıştı kızımıza. Tabii 5 dakika geçmeden kendine gelip yeni yıla sarhoş girmekten kurtardı :)

İsim buluyoruz

Yavrumuzun tüyleri, sarının tonlarında, uzun, yumuşacık ve parlaktır. Artık eviminizin bir bireyi daha vardır ve ona bir şekilde seslenmek gerekmektedir. İsim arayışları başlar. Önce klasik isimler gelir akla, Karamel, Tarçın, Lady vs. gibi... 


Kardeşimle ben ise belki Selçuk Erdem etkisinden, belki başka konulardan dolayı Bobi ismini çok severiz. Hadi Bobi olsun dedik ama Bobi erkek ismi ki... Bir de bizim kızdaki asaleti yansıtmıyor. Tabii, güzel Türkçemizin güzel eklerinden faydalanmak geldi aklımıza: Bobiye! Hem de seslendirmeyi biraz fransız aksanı katarak yaptığınız zaman, hem asil, hem de komik bir isim oluyordu. Bo-biğie! 


Bobiye aklımıza yatmış gibiydi ama bir şeylerin eksikliği vardı halen. Daha önceki yavrularımızın iki isimleri vardı, Bobiye de öyle olmalıydı, böylece eksiği kapanırdı. Çok geçmeden kızımızın ismi kesin ve güzel bir şekilde değişecekti...

Her şey nasıl başladı...

Bildiğim kadarıyla geriye gidip, başından almak istiyorum köpek hikayemizi... 


Bir aile dostumuzun ablası, kardeşine hediye olarak bir yavru köpek alır. Bu köpek, 'ciks' bir PetShop'un kıymetli bir yavrusudur. Sarı tüylü, cocker cinsi, tatlı mı tatlıdır... Gelgelelim aile dostumuza bu yavru köpek hediyesi uygun gelmez. Sevgi dolu bir aile olarak bildiği bir aileyi arayarak, bakıp bakamayacaklarını sorar. Haliyle biz de, düşündükten sonra bakabileceğimize karar veririz. Ne de olsa, yazlıkta, sokak köpeklerinin yavrularına bakmış, yaz sonunda nasıl ayrılacağını bilememiş insanlarızdır. Bu yüreklerde bir başka aile ferdi için yer mevcuttur.


Ben vatani görevimi yaparken annemden haber gelir, "Çabuk eve gel, yavrumuz geldi!". Planımda ne var ne yoksa iptal eder, eve koştururum. Karşımda tatlı mı tatlı, ufak tefek bir yavru köpek vardır, tanışırız, hemencecik kaynaşırız...


Böylece bir hikaye başlamış olur.